top of page

Tanrını Yarat


Prometheus by Gustave Moreau, (1868).
Prometheus by Gustave Moreau, (1868).


Aslında oldukça sıradan bir süreç. Hemen her gün yapıyoruz. Hastaysak şifa veren, fakirsek zengin edebilecek, zayıfsak bize güç verecek bir tanrı hayal edip yaşıyoruz.


Esasında bu şirktir. Müslümanlar ekseriyetle şirk içindedirler. Havas bu işi şöyle çözer:


Birincisi tanrıdır. Herkesin bir veya birden fazla tanrısı vardır. Reddededebilir. Farketmez. Bu düzeyde bir valık için varlık ve hiçlik bir anlam da ifade etmez.


İkincisi Rab'dır. Rab kendisine yalnızca müslümanların inandığı olandır. işte burada bir şifa veren bir güç veren gibi görünümler olabilir. Henüz tevhide gelmedik. Avam için böyle bir Allah tasavvuru da mübahtır. Kimse onlardan bir şeyleri kavramalarını beklemez, bekleyemez.


Üçüncüsü Cenab-ı Hak'tır. Burada esrar vardır. Gerçek hazretleri. Nasıl bir şifa veriyor bir güç veriyorsa bir de gerçek olmalığı vardır. İşte artık müslümanlardan daha dar bir grup olarak hakikat arayıcıları için O'nun yegane görünümü Hak'tır. Burada bu noktaya değinmek kafi.


Dördüncüsü Allah'tır. Vallahi bu söz ile bir insan neyi kastettiğini hiç bir zaman anlamadı bundan sonra da anlayamayacak. Tüm bu şifa verme güç verme süreçleri daha doğrusu buna imkan Allah'ı kayıtlamak demektir. Ki nitekim o tüm kayıtlardan aridir. o halde kayıtsızlıkla kayıtlanmış kadir-i mutlak olan O nasıl olur da kendisine işaret edilebilsin? Mümkün değildir. İman gayba imandır. Oradaki gayb işte budur.


Bu sınıflandırma esasen haddinden fazla islam ansiklopedisi okumaktan kaynaklanıyor. Çünkü bir süre sonra metinlerde geçen tanrı,rab,cenab-ı hak ve allah sözcüklerinin hangi durumlarda kullanıldığına dikkat etmeye başladım. Bu nazar üzere farklılıkları gözlemledim ve ayrıt ettim. Günahı boynuma.


Şimdi "Tanrını Yarat" demekle neyi kast ediyoruz?


Şüphesiz her Allah dendiğinde zihnimizde bir ortak, bir uzlaşma var. Bunu kabul ediyorum. Mütedeyyin yaşlı her Allah dediğinde onun anladığı şeyi anlamıyorum. Problem onun ne anladığını da tam olarak bilmiyorum. Ona sonram o da bilmiyor. Ortağı olmayana dair bu ortak olan nedir?


Mümkün mertebe sıradan bir şey arıyoruz. yaratmak? kimse bu süreci bilmiyor ve karmaşık. yani mütedeyyin yaşlının anladığı şeyi arıyorsam onun zihni kadar standart bir kavrayış geliştiren zihindeymiş gibi düşünmem gerekiyor.


kudret? evet kudret makul görünüyor. çünkü ikincisinde olduğu gibi şifa vermek için de kudreti olmalı güç vermek için de. O halde kudret mütedeyyin yaşlının Allah dediğinde anladığı şey olsun.


Bir tanrı yaratıyoruz. O şüphesiz kudret sahibi olmalı.


bir ikincisi sınırlardan münezzeh olmalı. bunu kavramamız yine yaratmak kadar imkansız. böyle bir nesne yok. Bitimsiz, sönümsüz bir nesne kainatta bulunmaz. Her şey eskiyor bozuluyor yanıyor bitiyor.


kudretli ve sınırsız bir tanrı.


hep şöyle düşünmüşümdür. insanoğlu bir gün toplandı. Dedi ki savaşları bitirelim ama nasıl? Birisi şöyle dedi: Peşinde olduğumuz her şeyi tanrılara verelim böylece birbirimizi öldürmeyiz onlar için.


ne yazık, insanın tanrıda gördüğü şeyler onun en çok peşinde koştuğu ve kendinde en az olduğunu düşündüğü şeylerdir.


bir tanrı yaratıyoruz. onu da Rab'in içine yerleştiriyoruz. kalkıp buna da Allah'mış gibi inanıyoruz. Mesele esasında bu kadar basit.


Kayıtsız olana temas etmekle ilgilenmiyorum. Kayıtsız olmayı akletmekle ilgileniyorum. İslam içinde kalarak yapabileceğimiz en yüksek şey bu olabilir. olmaya da bilir. Aklın rehberliği her zaman kesinliğe aydınlık açık düzgün yollardan ulaşmıyor. öyle olsa O'na ulaşan yarattığı ruhlar adedince değil tek bir yol olurdu.


Tanrı insanı, insan tanrıyı yarattı. Asırlardır çok silik bir hayalin söneyazmış alevinde yaşamaya mahkum hisseden binlerce adamın yolu buradan geçti, biliyorum. O hayal elest bezminde yaşananların hayali. Ben de gördüm, oradaydım. Sadece hatırlamıyorum. Ama arıyorum, arıyorum, arıyorum... izi silindi çoktan ben de biliyorum, yine de arıyorum.


Yani nitelikleri reddedince hüviyeti reddetmiş olmuyoruz. hüviyet ise kayıtsız ise hüviyeti reddetmenin de anlamı kalmıyorum. İşte Hakikat-i Muhammediye'den dahiyane bir cüz.


O halde Cenab-ı Hak kayıtsızlıktan yani "Allah"tan bir uzaklaşmadır. Bu bir teknik, bir yöntemdir. Bu yöntem ile insanoğlu Allah'ın huzurunda hakettiği yerde olacak. O'na çok yakın, yalnızca bir basamak uzakta olacak. O'ndan bir basamak aşşağıda. Sadece bir basamak. Çünkü ubudiyet uluhiyete mani değil. Kendi ruhundan üfledi. O nefesle insan da vekili olduğu kadar O'na yakın da oldu. Bunlar hep esrardandır.


O halde Cenab-ı Hak bu işin tek yoludur. "Benim rabbim hakikattir." dediğin zaman işi baya toparlamış oluyoruz. Burada esrar var dedik, burada bırakalım:


Çalıp getirdim size ateşi tanrılar katından

Hakikat ateşiye yanıp kavrulun diye her an

Oysa yaktığınız birbirinizi öldürdünüz durmadan

Tanrılardan bir an bile benim kadar korkmadan

Yorumlar


Bu web sitesinin her iki devletle de bağlantısı yoktur.

©2024, Elchee's

bottom of page